Bursa, Dört Mevsim Gezilebilecek Şehir

Gezi yazısı yazma keyfime karşı koyamadığım günlerdeyim. Gezi yazısı yazmayı gezmek kadar seviyor olabilirim. Bugünkü gezi yazım en sevdiğim ve hemen her sene gördüğüm Bursa. Yeşil Bursa, tarih dolu Bursa ve denizleri ve gölleri olan Bursa.

Köy çocuğu olduğum için ailenin ilk çocuğu olduğum halde, doğum günüymüş, kucaklara alınan fotoğraflarmış gibi çocukluk, hatta genç kızlık anılarım yok. Ağlayarak yazmıyorum bunları, benim ailem de bilmiyordu, haliyle yok. Neyse ben lise sonda olduğum sene, teyzem ile Bursa’ya onun evine gittim. Onun benimle akran kızı ve oğlu vardı. Aylardan ağustos. Teyzemin kızı ve arkadaşları bana ilk doğum gününü büyük bir çınarın altında yaptılar. Daha doğrusu, hep beraber yaptık. O günden sonra her doğum günümü kendim organize ettim. Alışmamışım sürprize, ne edeyim. Bak şu Allah’ın işine, olayla ilgili tek resmim yok. Gidip o çınar ağacını bulsam ona sorsam mı, acaba onda resim var mı diye?

Yıllar yıllar sonra, kız kardeşim Bursa’ya yerleşti ve 2000 yılından sonra düzenli gördüğüm bir şehir oldu Bursa. Uludağ’a karlarla kaplı dağları seyrede seyrede, teleferikle çıkışım var. Her ne kadar ülkede teleferik ile bir yerlere çıkmak çok güvenli olmasa da, insan ömrü hayatında 2 kez Uludağ’a teleferikle çıkmalı. Biri yaz mevsiminde, biri kış mevsiminde olmalı. Yazın nemli sıcak Bursa’yı aşağıda bırakıp dağın taze serin havası solunabilir. Kışın da karların üzerinden çıkmanın masalsı hissi yaşanabilir.

Denizi de olan bir şehir Bursa. Bir Mudanya gerçeği var. Mudanya Bursalılar’ın deniz kenarında yürüme yeri. Bursa’ya yakın sevimli bir ilçe. Aslında Bursa’da deniz kenarında başka ilçeler de var ama Bursa’ya yakınlığı Mudanya’yı öne çıkarmış. O da boş durmamış, Bursa’ya Trilye’yi hediye etmiş. Trilye tahmin edildiği üzere, eski bir Rum yerleşkesi. Trabzon’da olduğu üzere, bir Rum gerçeği var. Rumlar çok güzel yerlere, yerleşim yeri kurarlar. Rüzgârına, nemine, zeminine bakarlar. Trilye tüm Rum ihtiyaçlarını karşılayan, eski Türk filmlerini andıran yapıları olan, cici bir yerleşim yeri. Canan Tan’ın “Yüreğim Seni Çok Sevdi” kitabında bahsettiğinden bile fazlası olan bir yer.

Bursa’da hem denizi hem doğayı hem hayvanları görebileceğiniz, sırf bu yüzden koruma altına alınmış, Karacabey ilçesi sınırlarında olan longoz ormanı var. Longoz ormanı demek hayvanlara ve doğaya bırakılan alanlar demek. Düzenli olarak dere taşıyor, orman su altında kalıyor, sonra ormanın o halini bekleyen kuşlar gelip oralarda yavruluyor. Onları bekleyen diğer canlılar yavruluyor. Sonra derenin suları çekiliyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi longoz ormanı sessizce deresinin taşacağı zaman için kendini hazırlıyor. Mekânda “bok böceklerine basmayın” uyarısı var. Öyle doğaya teslim edilmiş bir yer. Longoz ormanı, iki yıldır büyük bir etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Benim için alanında en iyi gördüğüm doğa fotoğrafçısı Alper Tüydeş koordinatörlüğünde, meteor yağmuru seyirgahlığı yapıyor.

Ülkenin farklı yerlerinden insanlar, çadırları ile ya da yere serecekleri örtüler ile Karacabey’e gelip ışık kirliliği olmayan alanda, deniz kıyısında, arkasına longoz ormanlarını alarak, uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıp kayan yıldızlarla dilek tutuyor. 2023 senesinde bunu deneyimleme fırsatım oldu. Binlerce insanla aynı anda yere yatıp yıldızları kollamak, evrenin güzel hareketlerine şahitlik etmek, hatta arada toprağın üzerinde böceklerle beraber uyuyakalmak. Yıldızlarla yıldız olmak, o esnada dalgaları duymak ve ılık gece. Henüz deneyimlemediyseniz seneye ağustos ayında takviminize uyarı koyun derim ya da Alper Tüydeş’i çok iyi takip edin derim.

Karacabey yakınlarında leylek köyü var. Leylek köyü meşhur Adem Amca ve Yaren Leylek’in köyü. Yaren Leylek yıllardır mart ayında Adem Amca’nın kayığına gelmesiyle meşhur. Sonra onun dibinde yavruluyor ve yavruları büyüyünce basıp uzaklara gidiyor.

Bursa’da doğa güzellikleri, göre göre bitmeyen cinsten. 2020 yılında Suuçtu Şelalesi’ne gittim. Mustafakemalpaşa ilçesi sınırlarında bir gizem Suuçtu Şelalesi. Yerini bilmeyen aşağıya inip orada ne var diye bakmaz. O kadar sessiz ki “beni özellikle arayıp bul” diyor gibi. Özellikle arayıp bulana, vaha gibi sunuyor kendini. Adından da anlaşıldığı üzere, sular dümdüz kayadan resmen uçarcasına, hatta nereyse en küçük molekülüne kadar yayılırcasına aşağı iniyor. Duş başlığında en ince su ayarı vardır ya öyle düşünün. Altına geçsen ıslansan, ıslanmazsın gibi. Haliyle sesiyle ortalığı yıkmıyor ama görkemiyle görenin zihninde muhteşem bir yere geliyor. Şelale sonrasında, gördüğü her engeli farklı bir güzelliğe evirerek akıyor. Şelaleye diye gidip göl, dere, ıslak orman gibi birçok farklı resim çekilebilir ve birçok farklı yerde resim çekildik denilebilir. Benim gittiğim sırada fotoğraf ve ıslanma serinleme gibi etkinlikler vardı, bu sene giden birinden öğrendiğim kadarıyla şelale çevresinde uzun bir yürüyüş yolu yapılmış. Benim yazıma kısmet olsun, yaz planınızda bir günü Suuçtu Şelale’sine ayırın. Sonra bana dua edersiniz. 

Instagram postlarında, “burası Avrupa’da olsa koşa koşa giderdiniz ama Burası Bursa’da, bir gelip görün” diye mütevazıca tanıtımı yapılan, Bursa’nın dibinde bir göl ve ona girmiş bir yarım ada mvar. Adı Gölyazı. Ulubat Gölü hani şu meşhur Ulubat’lı Hasan’ın gölü olan göl. Bu göle girmiş bir ada gibi yarım ada, daha doğrusu. Çok eski bir yerleşim yeri, çünkü tam yerleşilesice bir yer. Neredeyse onda dokuzu göl, nereden baksan besin ve su derdi yok. İklim şahane, haliyle muhteşem. Bir yeşillik çepeçevre sarıyor. Zeytin de yetişiyor. Tam uzun yaşamalık, haliyle güzel medeniyetler kurmalık yer. Gölyazı’nın yaşama elverişliliği, kuşların da ilgisine mazhar olmuş. Dört mevsim oralarda yaşayan pelikanlar ve karabataklar ilk başta görülebilen kuşlar. Gölyazı duruma göre bir saatte, duruma göre bir günde gezilebilecek bir yer, öyle de paket seçenekleri var. Benim vaktim dar diyorsan, adayı en kıyıdan dolaşıyorsun, köprüyü eski evleri ve şirin restoranları görüp çınarın altından, onun ihtişamına bakıp özet bilgi ile dolabilliyorsun. Vaktin geniş ise bahsettiğim her mekâna dokunup, gölün kenarında kuşları izleyip yüreğini eğlendiriyorsun.

Bursa, büyük göllerden İznik Gölü’nü de bünyesinde tutan bir şehir. Yolun bir tarafında dağa kadar çıkan uçsuz bucaksız zeytin ağaçları, yolun diğer tarafında lacivert İznik Gölü’nü göre göre, araba ile en az bir saat gidilebilir. Marmara Denizi’ni andıran bir göl İznik Gölü. Göl çevresinde her türlü mekân mevcut. Bursa’nın meşhur rüzgârı da mevcut. Ben üşüdüğüm için İznik Gölü’nden aşırı etkilenmedim. Allah’tan atalar benim kadar üşümediği için İznik’i abad ettiler. İznik birçok tarihi eserin görülebileceği bir ilçe.

Bu kadar ballandırdım ama aslında Bursa anlattıklarımın en az 10 katı kadar olan bir şehir; Cumalıkızık, Yeşil Türbe, Tophane, Kozahan, Irgandı Köprüsü, Ulucami, Kültür Park, İnkaya Tarihi Çınar gördüğüm ama bu yazıya sığmayacağı için anlatamayacağım yerler. Bursa yemekleri de en az şehir kadar efsane. En son bir süt helvası yedim, daha önce yediğim hiçbir şeye benzemiyordu. Bursa, dört mevsim gezilebilecek, toplu taşıması kolay, konumu ve ulaşımı şahane olan, kendini tarihe ispatlayan, ülkenin bence en güzel ikinci şehri. Birinci İstanbul mu Trabzon mu desem bilemedim. Neyse siz planları yapın derim, “Gülümseyin Nilüfer’desiniz.” SMS’i sizin telefonunuza da gelsin. Geziyle, pardon keyifle kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asla Üzülmemen Gereken Şeyler ve 6 sigma

Kar; Hep böyle pazar sabahı yormadan gel

Dünyayı Taşıyan Kadınlar