İyi Olacak Hastanın Doktor Ayağına Gelir


Bugün, bir Ankara güzeli Hamamönü’nden ve hayatıma yeni giren güzel birinden bahsetmek istiyorum. Aslında daha çok kendimden bahsedeceğim, maceralarımdan. Çizgi film kahramanı gibiyim, başıma dünyanın işleri geliyor ve sonunda bir bakıyorum, Allah beni gene korumuş. 

1975 doğumluyum, nereden baksan yarım yüzyıllık olacağım. Bizim zamanların insanları x nesli oluyor, ezik neslin diğer adı. Bizi suçlaya suçlaya büyüttüler. Kasıtlı değildi belki ama suçlandık ve sonunda olan bitenden, tüm kötü işlerden kendimizi sorumlu saydık. 

Oysa peygamber hadislerinde, dindeki çoğu kolaylığın başa gelen şeylerden sonra olduğu söylenir. Teyemmüm mesela, Hz. Ayşe’nin içinde yer aldığı bir durumda abdestsizliğe çözüm için geldi. Kimse Hz. Ayşe’yi suçladı mı, suçlamışsa bile onlar değil, Hz. Ayşe’nin eylemi sonrası gelen kolaylık olan, teyemmüm kaldı akıllarda.

“Blind Side” diye bir film izledim. Sıradan zengin Amerikan ailesi, fakir zenci çocuk filmi gibi başlayan, sonrasında masal gibi bir hale dönüşen, özünde insana izlediği için kendini iyi hissettiren gerçek hayat hikayesi filmi. Dünyada kötü insanlardan çok daha fazla iyi insanlar var. Film en çok bunu anlatıyor diyebilirim. Kızımın tavsiye ettiği bir filmdi, anne kız anlarımızın güzelliği ve güzel bir filme denk gelmek ve tek bir sahne ile filmi hafızama yerleştirmek.

Ben filmde aklımda kalan o sahneden bahsetmek istiyorum. Ailenin evlat edindiği çocuk, araba istiyor, aile ona arabayı alıyor. Allah’n işi, çocuk, değil tabi ehliyetli genç, bu araba ile kaza yapıyor. Kazada kendisi ve yanında olan evin küçük çocuğu yaralanıyor, araba da ciddi hasar alıyor. Anne olan kadın, Sandra Bullock, her iki yaralıyı da kontrol ediyor, sonra da himaye edilen zenci çocuğa, “Bu herkesin başına gelebilirdi.” diyor. O an bir düşündüm, ben bu lafı küçükken hiç duymadım. Zaten ilk 6 yaşımda duymam gerekliymiş, sonrasında tren kaçıyormuş. Doğuştan suçlu bir nesiliz biz. Sonradan ne kadar kendimizi sevmeye çalışsak, kar. Bize biz lazımız, kimse biz kendimizi suçlu görmediğimiz müddetçe, bizi suçsuz/masum görmeyecek.

İlk 6 yaş var ya çok önemli. O yaşta çocuğa duyulan güven ve koşulsuz kabul ile güvenli bağlanma gelişiyor. Bugün birçok insan güvensiz bağlanıyorsa zamanında bize güvenilmediğinden, hata yaptığımızda da bize güvenecek yetişkin bulamadığımızdan. Buna yakın şeyler, bunları yeni yakın arkadaşım olan bir psikolog söyledi.

Psikolog arkadaşım, aslında benim öğrencimdi. Beni bilenler, arada özel direksiyon dersi verdiğimi de bilir. O derslerde o kadar güzel arkadaşlar edindim ki! Her biri hayatıma yeni renkler kattı, yeni keyfiler kattı, yeni huzurlar kattı. Ceylan, tam da benim niye bir psikolog arkadaşım yok derken hayatıma girdi. 

Sözlerin dua olduğuna hep inanmışımdır. Sözler ihtiyaçların dile getirilmiş hali, o yüzden ihtiyacı iyi belirleyip ona göre konuşmakta fayda var. Olumsuz ağlak konuşmalar yapmamak da önemli.

Bir süredir bu hoş kadınla takılıyorum. Aslında, onun tabiriyle onu ihmal ediyorum ama aslında kendi yoğunluğumdan kalan zamanlarda onun aramaları ile tetiklenen ve her seferinde iyi ki dediğim zamanlar geçiriyoruz.

İnsan insanın yurdudur. Benim hayatım yeni insanlara hep açık oldu, açıklıktan içeri girenler sayesinde şu an keyfim yerinde. Onların sayesinde şu an bu kafaya sahibim.

Ceylan ile en son Hamamönü’ne gittik. Hamamönü benim Ankara’ya taşındığımda gördüğüm ilk yer. Sene 2016, o sıra bir derneğe üyeydim ve buradan başlarsam arkadaş bulurum dediğim ve bulduğum yer Hamaönü. Taşındığımın ikinci haftasında, hala görüştüğüm iki arkadaşımı, Hamamönü’nde edindim. Eskiden beri arkadaşsız edemeyen biriyim.

Gelelim Hamamönü’ne, Ankara’ya gelen misafirlerimi muhakkak Hamamönü’ne getiririm. Hamamönü bence Ankara’nın Venedik’i. Bir yanda eski konaklar, mahalleye adını veren tarihi hamam ve Bosna’daki tarihi çeşmenin aynısı, diğer yanda Mehmet Akif Ersoy evi, Muhsin Yazıcıoğlu mezarı ve Tacettin Sultan Dergahı var. Dahası cicili bicili incik boncuk dükkanları, STK’lar, baharda ve sonbaharda Japon sakura ağaçları gibi ağaçlar var. İçinde üniversiteler var ve az ötesi de Ankara’nın Çinçin’i var. Ankara’nın Çinçin’i, İstanbul’un Tarlabaşı gibi bir yer.

Ankara ilginç bir şehir, her yanı farklı bir kültür, detaylı bir şekilde gezmeye zaman ayırmalı. Gezecek insanlar bulmaya, zaman ayırmalı. Özünde, insan kendine zaman ayırmalı. 

Kendimize yeni pencereler açabildiğimiz her gün, yeni bir gündür. 

Beyhan Budak Ankaralı bir yazar ve bana iyi gelen paylaşımları var, geçenlerde bir kitabını aldım. İnsanlar neden psikolog olur, diye anlatmış. Beyhan Budak kendini iyileştirmek için psikolog olanlardan. Ben de ilk psikoloji kitapları ile tanıştığım zamanı hatırlıyorum. Doğan Cüceloğlu kitapları ile başladım. Maksadım kendimi anlamak ve kendimi sevmekti. Sonra çocuklarım doğdu, onlara anlamaya ve onları güzel bir şekilde sevebilmeyi öğrenmek için psikoloji kitapları okudum. Evliliğimde, çoğu sorunumu çözebilmek için psikoloji okudum. Sonra o sıralar yeni tanıştığım bir arkadaşım sayesinde sosyoloji ile tanıştım. Yakında onunla beraber ilgi çekeceğini düşündüğümüz paylaşımlar yapmak niyetindeyiz.

Ben insanları çok seviyorum. Aile Danışmanlığı maceram, aslında insanlarla mesai yapma hevesim yüzünden karşıma çıkmış olabilir. 

Allah bize bir dünya donanımlar yüklemiş, bazıları ortada, bazıları kıyıda köşede. Belki de ölünce bize hesap soracaklar, niye beni keşfetmedin diye? Belki de ben keman bile çalabiliyorumdur, hiç denemedim ama! Bir ömre bir meslek bir hobi sığdırmak bana ömrü zayi etmek gibi geliyor. Burası fakir avuntusu da olabilir ama ben kendimi avutmasam beni kim avutacak. Ben, hayatın 25 yaşında memur yapmadığı biri olduğum için 50’lerde emekli olanlardan değilim, hayat beni öyle kurgulamamış. Hayat beni iş ve hobi pazarına çıkardı bir gez bakalım, nerenin sana daha çok ihtiyacı var bak bakalım, ara ara denersin, takılırsın. O gün bugün takılıyorum ve deniyorum.

Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur derler ya hayat gidişimize göre bir şeyleri ayarlar biz yanından geçerken fark ederiz. Bana Ceylan’ı ayarladı, bir aile danışmanı için psikoloğun dibine düşmek bence bir şans. O ise bendeki motivasyonu ve zaman konusundaki esnekliği çok sevdiğini söylüyor. Ben ona bir on dakika daha fazla ders vererek iyi bir arkadaşa sahip oldum. Ona verdiğim on dakikayı, ona vermeyip daha fazla ev işi yapabilir daha fazla sosyal medyada zaman geçirebilir daha fazla diğer işlerimle meşgul olabilirdim. Olmadım çünkü benim için yeni bir insan tanımak, benim klasik işlerimden daha ilgi çekicidir.

Günün sonunda telefonumu kaybettim. Çizgi film kahramanı gibiyim diyorum ya! Dünyanın parasını verdiğim telefonumu, bir saat sonra düşürdüğüm yerde buldum. Kimse ona elini uzatmamış. Allah sevdiği kuluna eşeğini kaybettirir ki bulsun da mutlu olsun. 

Kendimi tanıtırken ne desem diye düşünüyorum; eğitimci, danışman, yazar en son ilgilendiğim işler ama yani bir bakmışım gıda sektörüne girmişim. Zamanında girmişliğim çıkmışlığım var. Kendimi Allah’ın leyla kulu diye tanıtsam ancak. Şu yaşa bu beden bütünlüğü ile gelmişsem bu Rabbimin beni koruması ve çevreme koruyucu insanlar yollaması sayesinde olmuştur. Rabbimin sadece beni koruduğunu sanmam o kadar önemli olsam onu anlardım bence. Allah katında özelim ama kimseden daha özel değilim, Allah her birimizi ayrı ayrı seviyor. Her birimizi, başka başka şekillerde koruyor ve gözetiyor arada kendimize yukarıdan bakalım ve o kalkanı görelim, sizi Rabbime emanet ediyorum. Selam ve dua ile.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asla Üzülmemen Gereken Şeyler ve 6 sigma

Kar; Hep böyle pazar sabahı yormadan gel

Dünyayı Taşıyan Kadınlar